Yılda bir kez düzenlenen askeri geçit törenleri, birçok ülke için sadece güç gösterisi değil, aynı zamanda stratejik politikaların ve uluslararası ilişkilerin birer yansımasıdır. Bu yıl, ABD ve Çin'in gerçekleştirdiği askeri geçit törenleri, iki süper güç arasındaki rekabetin boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Özellikle Asya-Pasifik bölgesindeki gerilimler ve Ukrayna’daki savaşın etkileri, böylesi etkinliklerde sergilenen askeri donanım ve teknoloji ile ilgili tartışmaları da alevlendirdi. Gelin, bu iki ülkenin geçit törenlerini karşılaştırarak, perde arkasındaki mesajları ve niyetleri inceleyelim.
ABD, geleneksel olarak büyük ve gösterişli askeri geçit törenleri düzenleme geleneğine sahiptir. Bu yılki etkinlikte, Pentagon’un öncülüğünde Amerika'nın farklı eyaletlerinden binlerce askerin katılımıyla gerçekleştirilen geçit töreninde, modern askeri donanımın yanı sıra tarihsel anıtların da ön plana çıktığı görüldü. Özellikle son yıllarda siber savaş ve uzay platformlarına yapılan yatırımlar, geçit töreninin en önemli noktalarından biriydi. İnsansız hava araçları ve robotik sistemlerin kullanımı, Amerika’nın teknolojik üstünlüğünü vurgulamakta önemli bir rol oynadı. Geçit töreninin sonunda, üst düzey askeri liderlerin ve Başkanın verdiği mesajlar, ‘Birlik ve Güç’ temasını ön plana çıkardı. Bu durum, ABD'nin uluslararası işbirlikleri ve müttefikleriyle olan ilişkilerinde ne denli kararlı olduğunu gösterdi. Ayrıca, Asya-Pasifik bölgesindeki askeri varlıklarının artırılması gerektiğine dair mesajlar, uluslararası medyada geniş yer buldu.
Öte yandan, Çin’in askeri geçit töreni de birçok yönden dikkat çekiciydi. Özellikle, Çin ordusunun son yıllarda gerçekleştirdiği modernleşme ve makinelerle donatılmış birliklerin gösterimi, ülkenin askeri stratejisinin önemli bir parçasını oluşturdu. Geçit sırasında sergilenen çeşitli balistik füze sistemleri ve deniz gücü, Çin’in bölgedeki askeri varlığının arttığını gösterirken, bu durum uluslararası arenada büyük yankı uyandırdı. Çin, geçit töreninin yalnızca askeri bir sergi olmadığını, aynı zamanda tarihsel ve kültürel unsurların da sergilendiği bir etkinlik olduğunu vurgulamayı başardı. Geniş katılımla gerçekleştirilen tören, ülkede ulusal birliği ve egemenliği pekiştirmek adına önem taşıyordu. Çin, bu geçit töreni ile dünya üzerindeki etkisini artırmayı ve kendi siyasi hedeflerini desteklemeyi amaçladığını açıkça ortaya koydu. Yapılan yorumlarda, bu tür etkinliklerin sadece askeri değil, aynı zamanda psikolojik bir savaş unsuru olarak da değerlendirildiği belirtildi.
İki süper gücün geçit törenleri arasındaki bu farklar, sadece askeri gücü ve stratejiyi değil, aynı zamanda uluslararası ilişkilerdeki derin dinamikleri de gözler önüne serdi. ABD, tarihine ve müttefiklerine vurgu yaparken, Çin ise ulusal bir kimlik ve kültür ile birlikte kendi askeri gücünü sergiledi. Bu durum, gelecekteki olası çatışmaların ve işbirliklerinin şekillenmesinde nasıl bir rol oynayacağını merak ettiriyor.
Sonuç olarak, ABD ve Çin’in askeri geçit törenleri, yalnızca birer gösteri olmaktan öte, her iki ülkenin jeopolitik stratejilerini ve güç dengesini de şekillendiren önemli olaylardır. Ülkelerin askeri gücünü ve politikalarını uluslarına ve dünyaya nasıl duyurduğu, gelecekteki bölgesel ve küresel ilişkiler açısından kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, askeri geçit törenleri, yalnızca birer festival değil, aynı zamanda dünyanın dört bir yanında yeni bir dünya düzeninin sinyallerini veren sosyopolitik olaylardır.