Çağımızın en büyük sorunlarından biri olan teknolojik bağımlılık, özellikle de çocuklar ve gençler üzerinde derin etkiler bırakıyor. 9 yaşında ekran ile tanışan pek çok çocuk, bu alışkanlığını devam ettirdiğinde ve sosyal ilişkilerini azaltıp dijital dünyaya daldığında, 13 yaşında ruhsal sorunlarla karşılaşabiliyor. Bu durum, yalnızca bireyler için değil, aileler ve toplum için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Peki, ekran bağımlılığı bu çocukların ruhsal sağlıklarını nasıl etkiliyor ve bu süreçte neler yaşanıyor? İşte detaylar…
Çocukların ekran süreleri, gelişim dönemlerinde oldukça önemli bir rol oynamaktadır. 9 yaşında başlayan ekran kullanımı, genellikle tablet, bilgisayar veya televizyon gibi cihazlarla şekillenir. Uzmanlara göre, bu yaştaki çocukların ekran başında geçirdikleri süre, dikkat dağınıklığı, kaygı bozuklukları ve depresyon gibi ruhsal bozukluklarla kıyaslandığında önemli bir risk faktörü olarak ortaya çıkıyor. 2021 yılında yapılan bir araştırma, günde 3 saatten fazla ekran başında geçirilen zamanın, çocukların zihinsel sağlıklarını olumsuz etkilediğini gösteriyor.
Çocukların sanal dünyada yaşadıkları sosyal etkileşimler, yüz yüze olanlarla kaplama halinde değişiyor. Sosyal medya, online oyunlar ve dijital içerikler, çocukların sosyal becerilerinin gelişimini kısıtlayabiliyor. Yaşları 9 ile 13 arasında değişen bireyler, bu yıllarda kişisel ve sosyal kimliklerini oluşturmaya başlar. Ancak, sürekli ekran başında olmak, fiziksel etkileşimleri azaltarak yalnızlık hissiyatını artırabilir. Bu da zamanla ruhsal sorunların ortaya çıkmasına sebebiyet verebilir.
Birçok çocuk, ekran bağımlılığı sonucunda duygusal değişiklikler yaşamaya başlar. 13 yaşındaki bir çocukta depresyon belirtileri, genellikle motivasyon kaybı, düşüncelerde karamsarlık, uyku düzeninde bozulma ve sosyal geri çekilmeyle kendini gösterir. Ebeveynlerin bu tür belirtileri gözlemlemesi, müdahale açısından önem arz etmektedir. Çocukların ruhsal durumları üzerinde etkili olabilecek olan anne-baba tutumları, elektronik cihaz kullanımını nasıl sınırlandıracakları gibi konular, aile içinde mutlaka tartışılmalıdır. Ayrıca, çocukların ekran sürelerinin izlenerek düzenlenmesi de dikkat edilmesi gereken bir konudur.
Bu tür sorunlarla karşılaşmamak için ebeveynlerin, çocuklarıyla birlikte aktif zaman geçirmek için çeşitli aktiviteler planlaması gerekiyor. Doğada vakit geçirmek, spor yapmak veya sanatsal faaliyetlere yönelmek, çocukların hem fiziksel sağlıklarını hem de ruhsal sağlıklarını korumalarına yardımcı olacaktır. Ayrıca, okullarda psikolojik destek hizmetlerinin artırılması ve öğrencilere ruh sağlığı eğitimlerinin verilmesi de önemli bir adım olarak öne çıkıyor.
Sonuç olarak, 9 yaşında başlayan ekran serüveninin 13 yaşında depresyon ile sonuçlanmaması için, hem ailelerin hem de eğitimcilerin çocuklar üzerine düşen sorumlulukları bulunuyor. Ekran ile sağlıklı ve dengeli bir ilişki kurabilmek, gelecekteki ruhsal sağlığı korumak açısından hayati bir önem taşımaktadır. Toplum olarak bu durumu anlama ve çözüm üretme sürecine yönelik adımlar atmak, genç nesillerin zihinsel sağlığını korumak için gereklidir.