77 yaşındaki İsmail Usta, sıradan bir emeklilik hayatını seçmeyip, mesleğine olan tutkusunu 63 yıl boyunca sürdürmeyi başaran son ustalardan biri. Çocuk yaşlarında başladığı zanaat hayatı, onu sadece bir zanaatkar değil, aynı zamanda bu mesleğin kültürel mirasının koruyucusu haline getirdi. Her gün atölyesinde geçirdiği saatlerde sadece bir iş yapmıyor; aynı zamanda bir gelenek ve göreneği de yaşatıyor. Zanaatkarlığın inceliklerini öğrenen ve bu alanda kendini geliştiren İsmail Usta, bugüne dek sayısız öğrenci yetiştirmiş, genç nesillere ilham kaynağı olmuştur.
Yıl 1960; İsmail Usta, henüz 14 yaşındayken büyük bir ustasının yanında çıraklığa başladı. O günden beri geçimini sağladığı bu zanaat, sadece bir işten ibaret değildi. Her bir aletin, malzemenin ve tekniğin arkasında bir tarih yatıyor, onun için her parça bir hikaye anlatıyordu. İsmail Usta, bu mesleğe olan sevdanın sadece ekonomik bir kazanç değil, aynı zamanda tatmin edici bir yaşam tarzı sunduğunu dile getiriyor. "Bu iş benim için bir yaşam biçimi oldu. Bu sanatla iç içe olmak, hayatıma anlam katıyor," diyor.
63 yılın sonunda, ustalık unvanının yanında pek çok ödül ve başarıyla dolu bir geçmişe sahip. Ancak en büyük ödülünün, genç zanaatkarların gözlerindeki hayranlık ve öğrenme isteği olduğunu belirtiyor. Mesleği bıraktığında bu kültürü yaşatacak olan gençlerin olduğunu görmek, onun için en büyük motivasyon kaynağı. "Her yıl yeni çıraklar yetiştiriyorum. Onlara sadece tekniği değil, aynı zamanda bu işin ruhunu da aktarmaya çalışıyorum," diyor. Kendisine gelen her yeni çırak, bir umut ışığı gibi görünüyor.
Dünya hızla değişiyor, teknolojinin gelişimi zanaat ve sanat dünyasını da etkiliyor. İsmail Usta, genç neslin modern teknolojiyi kullanarak zanaat alanında büyük yenilikler yapabileceğine inanıyor. Ancak onun gözünde, asıl mesele geleneksel ustalığın korunması. "El becerisine ve ustalığa dayalı işler, insanın işini daha anlamlı ve özel kılıyor. Teknolojinin sunduğu olanakları kullanmak önemli ama asıl ustalığın özü, el işçiliğinde saklı," diye ekliyor.
Yaşına rağmen çalışmaya devam eden İsmail Usta, bu mesleğin sadece fiziksel bir iş olmadığını, aynı zamanda zihinsel ve ruhsal bir yolculuk olduğunu vurguluyor. Her parçada ruhunu yansıtarak bir eser ortaya koymanın mutluluğunu yaşıyor. "Yaptığım her şey, benim için bir parçadır. İnsanlar bunları kullanırken, yaptığım işin değerini bilmelidir," diyor. Geleneksel yöntemlerle yaptığı işler, ustalığının simgesi haline gelirken, birçok hatıra ve anının da oluşmasına katkıda bulunuyor.
İsmail Usta’nın hikayesi sadece bir zanaatkar öyküsü değil, aynı zamanda bir neslin kültürel mirası da. Kendi çocuklarının başında durarak onlara bu zanaatı öğretmeye çalıştı. Onun için en büyük kazanım, sadece kendi işini devam ettirmek değil, aynı zamanda rüzgar gibi geçip giden zamanın geri kalmaması için genç nesillere bu aşkı bulaşmaktır. "Zanaat benim yaşam felsefem, bu felsefeyi gençlere taşımak benim sorumluluğum," diyor.
Usta, son yıllarında gün geçtikçe artan teknolojik gelişmelere rağmen, el işçiliğini ve zanaatkarlığı destekleyen projelerin önemine de dikkat çekiyor. Gençlerin yalnızca yeni teknolojileri öğrenmekle kalmayıp, aynı zamanda köklerine bağlı kalmaları gerektiğini düşünüyor. Zaman içinde unutulup gidebilecek bu değerli zanaatların gelecek nesillere aktarılması için hem ulusal anlamda hem de yerel düzeyde daha fazla destek ve teşvik verilmesi gerektiğini vurguluyor.
Sonuç olarak, İsmail Usta, 77 yaşında, sadece ustalığıyla değil, aynı zamanda hayata bakış açısıyla da birçok insana ilham veriyor. Zamanın ve teknolojinin baskısına karşı durarak, tutkuyla yıllardır yürüttüğü mesleğiyle gelecek nesillere umudu aşılıyor. Bu sadece onun hikayesi değil, aynı zamanda birçok zanaatkarın, kültürel bir mirası koruyan savaşçının hikayesi. Zanaat ve sanat, tüm zorluklara rağmen var olmaya ve yaşatılmaya devam edecek.